Teknolojik altyapıda önemli sorunlara yol açan “artık saniye” uygulaması son buluyor.
Metroloji dünyasının genel kurulu olan Ağırlıklar ve Ölçüler Genel Konferansı’nın geçtiğimiz hafta yapılan toplantısında Koordine Evrensel Zaman ölçeği (UTC) ile dünyanın kendi ekseni etrafındaki dönüş süresindeki değişimleri telafi etmek için 1972'den beri uygulanan artık saniyelerin 2035 yılından itibaren kaldırılmasına karar verildi.
Günümüzde TÜBİTAK UME’nin de aralarında olduğu 85 uluslararası laboratuvarda bulunan 550 atomik saatten gelen bilgilerle üretilen UTC ölçeğinin 1972 yılından sonra en az 35 saniye, başka bir ifadeyle güneş gününün atomik saat gününe göre her yıl yaklaşık 1 saniye ileri kaydığının tespit edilmesi üzerine iki zaman ölçeği arasındaki farkın 1 saniyenin altında tutulabilmesi için Uluslararası Yerküre Dönüş Servisi (IERS) in önerisi ile atomik saat ölçeğine belirli yıllarda, “artık saniye” -leap second- eklenmesi uygulamasına geçilmişti.
Ancak özellikle son on yılda dijital teknolojinin ve Küresel Konum Belirleme Sistemi (GNSS) sisteminin gelişimiyle hemen hemen her yıl yapılan bu uygulama ciddi sorunlar yaratmaya başladı. Pek çok uluslararası kurum ve şirketin sunucularının çevrimdışı kalmasına, GNSS, bankacılık, haberleşme ve enerji transferi gibi önemli sektörlerde maddi kayıplara sebep oldu.
Bu problemler nedeniyle konunun uzmanlarınca uzun zamandır tartışılan konu hakkında özellikle dijital teknoloji sektörünün talepleri ve tüm tarafların görüşleri esas alınarak CGPM’de alınan karar kapsamında 2035 yılından itibaren UTC’deki yerkürenin dönüş periyodundaki kaymadan dolayı oluşan artık saniye ayarının durdurulmasına karar verildi.
Günlük hayatın işleyişine olumsuz bir etkisinin olmayacağı bu tarihi kararın düzensiz artık saniyelerin yol açtığı kesintiler olmadan saniyelerin sürekli akışını sağlaması bekleniyor.
Ülkemizde uluslararası izlenebilir Ulusal Zaman Ölçeği UTC(UME) 5 adet Cs (Sezyum) ve 1 adet H (Hidrojen) atomik saatlerin kullanımıyla TÜBİTAK Ulusal Metroloji Enstitüsünde (UME) üretiliyor ve dağıtılıyor. Her gün GNSS uydularından gelen zaman sinyalleriyle TÜBİTAK UME atomik saatleri arasındaki zaman farkı ölçülüyor ve her gece 00:00’da Uluslararası Ağırlıklar ve Ölçüler Bürosu (BIPM)’e gönderiliyor.
TÜBİTAK UME Zaman, Frekans ve Dalgaboyu Laboratuvarı bu faaliyetiyle UTC üretimine katkı sağlayan 85 laboratuvardan biri konumunda ve UTC üretiminde kullanılan 550 atomik saatin 6 tanesi de TÜBİTAK UME’de bulunuyor.
TÜBİTAK UME’de üretilen ulusal zaman UTC(UME) her gün gelişmiş Avrupa ülkeleri ulusal zamanıyla ve ABD ulusal zamanıyla GNSS ortak görüş ve çift yönlü uydu (Two-Way Satellite Time and Frequency Transfer, TWSTFT) yöntemiyle karşılaştırılıyor.
BIPM web sitesinde TÜBİTAK UME’nin UTC üretimine olan katkısı ve UTC ile UTC(UME) arasındaki zaman farkı bilgileri günlük olarak yayınlanıyor ve bu yöntemle ulusal zamanın uluslararası izlenebilirliği sağlanıyor. Son zamanlarda yapılan aktif çalışmalar sonucunda ulusal UTC(UME) zaman ölçeği ile UTC arasındaki zaman farkı artık 10 nanosaniyenin altında üretiliyor. TÜBİTAK UME’de üretilen ve internet hattı ile NTP sistemiyle dağıtılan UTC(UME)’nin ulusal ve uluslararası kullanıcılardan her gün TÜBİTAK UME’ye en az 50 Milyon çağrı ulaşıyor. Bu çağrı sayısı hem verilen hizmet hem de TÜBİTAK UME’nin tanınırlığı ve ulusal zamanın güvenirliği açısından büyük önem taşıyor.
Ayrıca TÜBİTAK UME’de milli ve yerli atomik saatlerin üretimine yönelik de çalışmalar da devam ediyor. TÜBİTAK UME bu süreçte savunma sanayisinde, uzay ve haberleşme sektörlerinde kullanılabilecek taşınabilir Rb atomik saatleri üretmeyi de başardı.
TÜBİTAK Ulusal Metroloji Enstitüsü ülkemizin ilk optik atomik saatini geliştirme projesini de başlattı. Zaman ölçümündeki en son teknoloji konumundaki optik atomik saatler, en iyi mikrodalga atomik saatlerden 10 ila 100 kat daha yüksek kararlılığa sahip olabiliyor. TÜBİTAK UME’nin geliştireceği Sr optik - örgü atomik saatinin, 1 milyar yılda 1 saniyeden daha az bir sapmayla ölçüm yapması planlanıyor.
Geliştirilecek optik atomik saatle birlikte ülkemizin mevcut zaman ölçeğinin doğruluğunun 100 kattan fazla artırılması, konumlama (navigasyon), hızlı haberleşme, elektronik imza, yeni nesil radar sistemleri, mühendislik ürünlerinin geliştirilmesi, temel fiziksel sabitlerin yeniden tanımlanması, relativistik jeodezi, kuantum bilgisayar ve benzeri alanlarda pek çok yeniliğe öncü olması hedefleniyor.